Google ilk olarak bundan 7 yıl önce California’da Menlo Park’ta ki bir garajda iki üniversite öğrencisi (Larry Page ve Sergey Brin) tarafından kuruldu. Google kelimesi Milton Sirrota tarafından, Kasnel ve James Newman’ın yayınlamış oldukları "Matematik ve Hayal Gücü" adlı kitapla ünlenen googol kelimesinin üzerinde oynanmasıyla bulunmuştur. Google’ın oluşum süreci ise 1995’lere kadar dayanmaktadır.
İki üniversite öğrencisi Larry Page ve Sergey Brin ilk olarak üniversiteyi tanıtma turlarında birbirleri ile tanışıyorlar. İnternet sitelerinde anlatıklarına göre her iki karakter birbirleri ile hiç anlaşamıyor ve sürekli münakaşa ediyorlar. Stanford üniverstesi bilgisayar bölümü öğrencileri ve Google.com’un kurucuları olan iki girişimcinin birbirleri ile farklı fikirlere sahip olmaları belki de ortaya bugün kullandığımız gelişmiş arama motorunun ortaya çıkmasını sağladı.
1996 yılı Ocak ayında Larry ve Sergey "BackRub" adlı arama motoru için birlikte çalışmaya başlarlar. "BackRub" adı arama motorunun sitelerden geriye dönük bağlatıları analiz etmesi fikri üzerine kurulur. Her iki genç öğrenci, tüm öğrencilerin yaşadığı parasal sıkıntılarla karşılaşıyorlar. Fikirlerinin çalışıyor olması için sitelerinin bir sunucuda olması gerekir ama sunucuların fiyatları çok pahalı olduğu için Larry düşük kapasiteli bilgisayardan çok başarılı bir sunucu ortaya çıkarır. Bir yıl geçtikten sonra yapmış oldukları BackRub bağlatı analizi görenler tarafından çok beğenilir ve ünleri hızla yayılır. Üniversite içinde ağızdan ağıza teknolojileri konuşulmaya başlar.
1998 yılının ilk yarısında Larry ve Sergey projelerini mükemmel hale getirmek üzere çalışmaya devam ederler. Terabyte boyutundaki ucuz disklerleri alarak Google.com’un ilk veri merkezini Larry’in yurttaki odasına kurarlar. Bu sırada Sergey’de üniversitede bir ofis kurar. Potansiyel yatırımcılar ve arama teknolojilerinin lisansını satın almak isteyecek firmaları çağırmaya başlar.
Ofislerine Yahoo’nun kurucusu ve arkadaşları da olan David Filo’yu da davet ederler. David Filo sıkı bir iş çıkardıklarını kabul etmekle birlikte Larry ve Sergey’i kendi arama motoru şirketlerini kurmaya cesaletlendirir ve
- "Tümüyle geliştirdiğiniz ve ölçeklenebilir duruma geldiğinde tekrar konuşalım" der.
Diğer yatırımcılardan hiç biri Google.com’la bu kadar fazla ilgilenmez. Hatta o zamanın önemli bir internet sitesi yöneticisi;
- "Rakiplerimizin % 80’ini kadar iyi olursak bu bizim için yeterli, bizim kullanıcılarımız arama ile gerçekten ilgilenmiyorlar" der.
O günün büyük internet şirketlerinin dikkatini çekemeyen iki ortak kendi başlarına hareket etmeye karar verirller. İhtiyaçları olan sadece yurt odasından çıkmalarını sağlayacak maddi bir destektir. Bir de google.com için satın aldıkları terabyte boyutundaki sabit disklerinden kaynaklanan kredi kartları borçlarını ödeyecek para lazımdır. Böylece doktora tezlerini bir yana koyup melek bir yatırımcı aramaya başlarlar. İlk ziyaret ettikleri hem arkadaşları hem de fakülte üyesi olan Andy Bechtolsheim olur. Bechtolsheim Sun Microsystems’in kurucularındandır. İki gencin gösterdiği demoya ilk bakışta yaptıkları işte çok büyük bir potansiyel olduğunu görür, ancak toplantıda çok az zamanı olduğu için onlara
- "Detaylar hakkında tartışmak yerine size sadece bir çek yazayım" der
ve Google Inc. adına 100.000 USD lık bir çek yazıp onlara verir.
Andy’nin yapmış olduğu bu yatırım aslında bir ikilem yaratmıştır. Yasal olarak Google Inc. şirketi olmadığı için bu çeki tahsil etmekte mümkün değildir. İki genç aile fertleri, arkadaşları ve yakın tanıdıkları ile şirket kurma çalışmalarıyla uğraşırken çek bir kaç hafta Larry’nin çekmecesinde bekler. Sonunda başlangıç sermayesi olarak yakınlarından 1 milyon doları toplayarak, şirketin ilk sermayesi için bir araya getirirler.
7 Eylül 1998’de Google Inc. California’da ki Menlo Park’da kapılarını tüm dünyaya açar. Kapı bir uzaktan kumandayla birlikte gelir. Çünkü ofisleri bir arkadaşlarının garajına bitişiktir ve kiracısı olduğu bu yeri onlara ikinci defa kiralamıştır. Bu yeni yerin büyük avantajları vardır; Çamaşır makinası, kurutma makinası ve jakuzi. Ayrıca şirkete alınan ilk eleman içinde park yeri de vardır. Bugün Google’ın teknoloji yöneticisi olan Craig Silverstein şirkete alınan ilk çalışandır.
Şirket açıldığında hala beta aşamasında olan Google.com günde 10.000 arama sorgusunu cevaplar. Başarılı sorgulama sonuçları basının ilgisini yeni kurulan bu şirkete çekmeye başlar. USA Today ve Le Monde gazetelerinde google.com’u öven makaleler çıkar. O yılın Aralık ayında PC Magazine dergisi Google.com’u ilk 100 site içinde gösterir ve 1998’in en başarılı arama motoru seçer. Böylece Google.com tüm dünyayla tanışmak üzere yola koyulur.
Google.com her yeni girişimci şirketin başına gelen sorun gibi ilk ofisleri olan Menlo Park’daki yer artık onlara yetmez. Şubat 1999’da yani kurulduklarından sadece 6 ay sonra Palo Alto’daki üniversite caddesindeki yeni ofislerine taşınırlar. Çalışanların sayısı nerdeyse üç katına çıkmış ve sekiz kişiye ulaşmışlardır. Arama motor günde 500.000 sorgulamayı karşılamaktadır. Şirkete olan ilgi yoğunlaşmıştır. Red Hat ilk kurumsal arama motoru müşterisi olarak Google.com sunucularında Linux açık işletim sistemi kullanılmak üzere onlarla anlaşma yapar.
7 Haziran’da şirkete Silikon vadisinin önde gelen risk sermaye şirketleri Sequoia Captial ve Kleiner Perkins Caufield & Byers 25 milyon dolarlık ikinci tur finansal sermaye girişini yapar.
Larry ve Sergey’in projelerini bugün tanımlamalarını istesek ve internet kullanıcıları neden sizi kullansın diye sorsak herhalde basit bir cevap verirlerdi:
"Arama motoru teknolojisine yenilik getirdik, yazılımımız aradığınız sözcükle bağlantılı sayfaları diğer arama motorlarından farklı analiz ederek daha iyi sonuç ortaya getiriyor ve kullanıcılar zaman kazanıyorlar."
Endüstri çağını geride bırakıp bilişim çağını yaşamaya başladığımız bu günlerde artık eski başarı hikayelerinin de yavaş yavaş değiştiğini görüyoruz. Günlük hayatımızı değiştiren dev firmaların doğuşu artık onlarca yıl sürmüyor. Hayat eskisinden çok daha hızlı bir şekilde akıyor ve bir bakıyorsunuz on yıl içinde hiç olmayan şirketler en büyükler arasında yer almış.
Böylesi hızlı bir gelişmeyi çok seneler önce Microsoft'la görmüştük. Sonra onu Yahoo, Amazon gibi internet çağının devleri izledi. Ama içlerinden birisi var ki hepsinden daha çok hayatımıza girdi, alışkanlık halini aldı. İşleyiş ve felsefe bakımından da üniversitelerde belki ders olarak okutulması gereken, şimdiye kadar kafamızda oluşturulan iş yeri fikrini çöpe atan ve yaratıcılığın sınırlarını sonuna kadar zorlayan, son derece dinamik bir bilişim devi Google.
Neden bu kadar heyecanla anlattığımı yazının ilerleyen bölümlerindeki resimlere baktığınızda ve vereceğim adreslerdeki videoları izlediğinizde anlayacaksınız. Ne yazık ki bu videolar İngilizce ama en azından Google Yerleşkesi'ni ve oradaki hayatı görmek açısından çok işe yarıyorlar.
Ama önce Google kelimesinin nereden geldiğine bakalım. Aslında birden sonra yüz tane sıfırdan oluşan sayının ismi olan Googol kelimesinin biraz değiştirilmesinden başka bir şey değil. Google bu terimi internet üzerinde bulunan çok büyük miktarlardaki bilgiye atıfta bulunmak için kullanıyor.
Her Şey Nasıl Başladı
1995 - 1997
Google'ın kurucuları Larry Page ve Sergey Brin ilk tanıştıklarında 24 ve 23yaşlarında üniversiteden yeni mezun olmuş gençlerdi. İlk başlarda konuştukları her konu hakkında zıt görüşleri savunmuşlardı ancak bu ikilinin ortak düşündüğü bir konu vardı: İnternet üzerinde bulunan tonlarca verinin bir şekilde sınıflandırılması ve arandığı zaman kolayca bulunabilmesi.
1996 yılında beraber çalışmaya başlıyorlar ve "BackRub" adını verdikleri arama motorunu geliştiriyorlar. Eski düşük seviye bilgisayarlardan kurdukları sunucu ortamı için üniversiteye yeni gelen parçalar arasında ödünç alabilecekleri parçalar bulabilmek o zamanlar için büyük nimet sayılıyor.
Aradan geçen bir yıl içerisinde bağlantıların çözümlenmesi için BackRub'ın getirdiği yeni yöntem gittikçe daha fazla ün kazanmaya başlıyor.
1998
Larry ve Sergey çalışmalarını geliştirmeye devam ediyorlar ve pazarlık ederek satın aldıkları terabyte kapasiteli diskleri Larry'nin yurt odasına yerleştiriyorlar böylece Google'ın ilk veri merkezi hayata geçmiş oluyor. Bu arada Sergey de potansiyel müşterilere ellerindeki ürünü anlatıp proje için kaynak sağlamaya çalışıyor. Ancak o zamanlar yükselişte olan ".com" şirketleri bile bu işe pek sıcak bakmıyor.
Hatta görüşülen potansiyel alıcılar arasında Yahoo'nun kurucularından David Filo da var ve genç iki arkadaşa projelerini kendilerinin geliştirmelerini ve belirli bir noktaya geldikten sonra müşteri aramalarını tavsiye ediyor.
Büyük oyuncuların ilgisini çekemeyeceklerini anlayan Sergey ve Larry kendi başlarına devam etme kararı alıyorlar ancak veri merkezini kurmak için kredi kartlarına yüklendiklerinden para sıkıntısı yaşıyorlar.
Tam bu sırada şansları geri dönüyor ve Sun Microsystems'in kurucularından Andy Bechtolsheim'la kısa da olsa bir görüşme ayarlayabiliyorlar. Yaptıkları sunumun sonunda Andy'nin bir yere yetişmesi gerektiğinden ikiliye aceleyle 100.000 $ değerinde bir çek yazıp ayrılıyor. Google Inc. adına yazılan bu çek ortada henüz öyle bir firma olmadığı için uzun süre bozdurulamadan bekliyor.
Eylül 1998'de üç kişilik kadroya sahip şirketlerini bir arkadaşlarının garajına yerleştiriyorlar. Bu arada günlük 10.000 arama sayısına yaklaşan beta aşamasındaki site gazetelerin ilgisini çekmeye başlıyor. Aralık 1998'de PC Magazine, en iyi 100 internet sitesi ve arama motoru arasında Google'ı da gösteriyor. Böylece Google gittikçe artan bir hızla tanınmaya başlıyor.
1999
Hızlı bir büyüme sürecine giren şirket sekiz elemana ve günde 500.000 sorguya erişiyor. En sonunda geliştirilmesi başlangıç için tamamlanan site 21 Eylül 1999'da beta yazısını kaldırıyor.
2000
Googleplex adını verdikleri ve şu anda da kullanılan şirket merkezinde yazının ilerleyen bölümlerinde daha ayrıntılı anlatacağımız yeni bir çalışma anlayışı gelişiyor. Hikayenin devamını zaten biliyorsunuz. Google şu anda günde 200 milyon sorguya cevap veren ve 500'den fazla çalışanı olan büyük bir şirket haline geldi.
Google'ın Arama Teknolojisi
Geleneksel arama motorları aranılan kelimenin her hangi bir sayfada kaç kere geçtiğini esas alarak çalışır. Google biraz daha farklı bir yöntem izliyor ve genellikle yarım saniyeden kısa bir sürede yapılan hesaplamalarla insan katkısı olmadan sonuçlar karşınıza getiriliyor. Bu teknolojinin temelinde, Larry ve Sergey tarafından geliştirilen, PageRank ve Hypertext Eşleme Çözümlemesi teknikleri yatıyor.
PageRank
Bu yöntem, internette bulunan sayfaların, 500 milyondan fazla değişken ve üç milyardan fazla terimle hesaplanarak, tarafsız bir şekilde seviyelendirilmesidir. PageRank yöntemi bağlantıları saymak yerine onları sınıflandırma amaçlı kullanır. Örnek vermek gerekirse sayfa A'dan sayfa B'ye verilen bir bağlantı sayfa A'dan sayfa B'ye verilen bir oy şeklinde algılanır. Google bu oyları karşılaştırarak sayfaların önemlilik seviyesine karar verir.
Ayrıca oyları (bağlantıları) veren sayfaların seviyesi de hesaba katılır. Yani yüksek seviye bir sayfadan verilen bağlantının ağırlığı daha fazla olur. Bu yöntem tarafından onaylanmış ve tamamen dinamik şekilde belirlenen seviyelere göre bir Google araması yapıldığında seviyesi yüksek olan sayfalar diğerlerine göre daha yüksek sıralarda çıkarlar.
Google kesinlikle kendi çalışanlarını bir sayfanın önem sıralamasını belirleme işleminde kullanmıyor. Buna bir örnek vermek gerekirse arama bölümüne başarısızlık anlamına gelen "failure" kelimesi yazılıp aratıldığında birinci sırada Amerika Başkanı George W. Bush'un Beyaz Saray internet sitesindeki sayfası çıkıyor. Bu durum bir süre önce e-postalara konu olmuştu ve elden ele dolaşmıştı. Gelen tepkiler üzerine Google'dan yapılan açıklamada sayfa önceliklerinin tamamen kendiliğinden belirlendiğini Bush ve başarısızlık kelimesinin internet üzerinde çok fazla yan yana kullanılmasından ve internet üzerinde pek çok sayfanın Beyaz Saray'ın internet sitesindeki bu sayfaya bağlantı vermesinden dolayı böyle bir sonuç çıktığı belirtilmişti.
Google'ın böyle bir yöntem kullanmasından dolayı kendi seviyelerinin artması ve arama motorlarında ön sırada çıkabilmek açısından bazı firmalar diğer yüksek seviyeli sayfalara kendi bağlantılarını koymaları için para bile ödüyorlar. Belki dikkatinizi çekmiştir bu amaçla kullanılmak üzere bazı sayfalarımızın alt kısmında yan yana üçerli gruplar halinde bağlantılar (backlink) yer alıyor.
Hypertext Eşleme Çözümlemesi
Yine geleneksel arama motorlarının tersine Google hypertext (yardımlı metin) tabanlı bir arama motoru. Yani bir sitede bulunan bütün yazıların yazı karakterine, bulundukları yerlere ve alt gruplarına bakarak o sayfa hakkında karar veriyor. Ayrıca söz konusu olan sayfalara komşu sayfaları da bu çözümleme sürecine katıyor. Bu derinlemesine etkili veri çözümleme tekniği sayesinde Google yapılan aramaya en yakın sonuçları karşımıza çıkarabiliyor.
Burada anlatılanlar Google'ın kullandığı tekniklerin en temel olanlarının basitçe anlatılmış halleri aslında süreç çok daha karmaşık. Günümüzde eğer bir sayfanın devamlı okuyucusu değilseniz büyük ihtimalle aradığınız bir bilgiye arama motoru sayesinde ulaşıyorsunuzdur. Bu yüzden arama motorlarında ön sıralarda çıkan sitelerin okunma oranı da daha fazla oluyor. İşte sırf bu amaçla yani sizi arama sonuçlarında daha yüksek seviyelere getirmek için çalışan yeni bir meslek doğdu: Arama Motoru Mühendisliği. Bu kişiler Google'ın ve diğer arama motorlarının ne tür şeylere dikkat ettiğini çok iyi biliyorlar ve sayfanızı nasıl yapmanız gerektiğini size söylüyorlar. Bir çeşit danışmanlık hizmeti gibi düşünülebilir. Ancak internet üzerinde bunu yaptığını iddia eden pek çok kişi var. Google'ın arama motorunda devamlı değişiklikler yaptığını ve sürekli yeni özellikler eklediğini düşünürseniz bunların büyük çoğunluğunun uydurma veya yetersiz olduğu sonucuna varabiliriz. Bu yüzden kendisinin bu konuda bilgili olduğunu söyleyen kişilere dikkat etmenizde fayda var çünkü Google resmi olarak böyle bir yetki veya sertifika kesinlikle dağıtmıyor.
Her Şey Toz Pembe Değil
Yazının bu noktasına kadar Google için her şey yolunda gözüküyor. 132 milyar dolardan fazla şirket değeriyle IBM'i bile geride bırakan Google'ın olası zayıflıklarına da değinmeden geçmek olmaz.
Google'ın temel gelirleri, aramalar sırasında gösterilen sponsor bağlantılar ve içerik tabanlı reklamlardan geliyor. Burada önemli bir kaynağın olduğunu gören diğer dev firmalar da bu alanda çalışamaya başladılar bile. Bir zamanlar arama konusunda havlu atmış olan Yahoo, bir yandan mühendislerine yeniden bu konuda araştırma yaptırarak kendini yenilemeye çalışırken bir yandan da içerik temelli reklam yayıncılığına soyunuyor.
Yahoo'dan daha tehlikeli bir rakip olan Microsoft da geçtiğimiz sene içerisinde kendi arama motorunu duyurdu. Microsoft'un en büyük artısı işletim sistemi pazarını elinde bulundurması ve gelecek nesil işletim sistemi olan Vista'ya bu arama motorunu ekleyecek olması. Daha önce Internet Explorer'da olduğu gibi kullanıcılar doğal olarak doğrudan Microsoft'un aramasını kullanma eğiliminde olacaklar. Ayrıca Microsoft'un kendi içerik tabanlı reklam hizmeti sunacağı da söylenti şeklinde dolaşıyor.
Ayrıca büyük firmaların dışında Google'ın başarısının temelini kendine örnek alan ufak çaplı yaratıcı firmalar da var. Önümüzdeki yıllarda bu firmalardan birinin ilginç bir fikirle ortaya çıkıp Google'ın tahtını sarsmayacağının bir garantisi yok.
Diğer taraftan Google'ın bazı davalarla da başı dertte. Zaten bu kadar büyük bir firma olup hiçbir davaya konu olmamak pek mümkün değil gibi. Bu davaların konuları arasında patent ihlalleri ve kullanıcı bilgilerinin gizlilik ihlalleri ön plana çıkıyor. Aslına bakarsanız bu tür davalar bütün büyük firmalara karşı açılıyor ve sürecin doğal bir parçası olarak görülüyorlar.
Google'ın zayıflıkları arasında çok fazla değişik alanda hizmet çıkararak belirli bir hizmete odaklanamaması da sayılıyor. Bazı yorumcular Google'ın iyi yaptığı işler olan arama ve reklam yayıncılığı işinden çok fazla uzaklaştığını düşünüyorlar. "Beş yıl içerisinde Google'ın internet arama şirketi mi yoksa bir sürü çer çöpün birleşmesinden oluşan garip bir firma mı olacağı belli değil" gibi ciddi eleştiriler var. Google'ın sunduğu hizmetlerin listesine buradan ulaşabilirsiniz.
Son olarak bu kadar hızlı bir büyümenin kendi sorunlarını da beraberinde getireceğini söyleyen yorumları da göz ardı edemeyiz. Google kısa bir süre içerisinde çok fazla eleman alımı gerçekleştirdi ve bu kadar çalışanın verimli bir şekilde çalışıp çalışmadığının denetlenemeyeceği düşünülüyor. Ayrıca bu hızlı büyümenin şirket içinde olan bazı sürtünmeleri veya verimsizlikleri kapattığı ancak büyüme hızında biraz azalma veya tersine dönme söz konusu olduğunda bunların birden ortaya çıkabileceği iddiaları da dikkat çekici.
Burada bahsettiğimiz şeyler aslında her şirketin karşılaştığı bilinen sorunlar, sonuçta Google'ın yöneticileri de boş durmuyorlar. Eminiz ki onlarda bu yorumlardan ve eleştirilerden gerekli dersleri çıkarıyorlardır.
Yaratıcılık, Dinamizm, Sinerji
Google, çağın hızına uygun ve son derece esnek yeni bir çalışma yöntemi getirdi. Yazı içinde gördüğünüz resimler ve videolar sanki farklı bir kurtarılmış dünyada yaşıyorlarmış hissi getiriyor. Hayatın dinamik olgularını kendi kafalarına göre değiştirmeye çalışmıyorlar bunun yerine kendilerini ona uyduracak yaratıcı fikirlerle ortaya çıkarıp bunu zaman içinde geliştirme yöntemini seçiyorlar. En iyi hizmetin bile mutlaka geliştirilecek bir yanı vardır mantığıyla yaratıcılıklarını engellemiyorlar. Hatta yaratıcılıklarını kaybetmemek için en olmadık şeylerle karşımıza çıkabiliyorlar.
Son zamanlarda kulağımıza sıkça gelen kelimelerden biri de sinerji. Ne demek sinerji; eş zamanlı ve uyumlu hareketten doğan güç. Sinerjiyi yakalamak pek kolay bir şey değil. Öncelikle doğru insanlar ve doğru ortam şartları gerekiyor. Google'ın bunu çok iyi becerdiğini söyleyebiliriz.
Bilişim çağında çok hızlı değişen akımlara uyum sağlamak hatta bu akımları bizzat yaratmak için son derece dinamik bir yapıya sahip olmak gerekiyor. Çalışanların büyük kısmının gençlerden veya genç kalanlardan oluşuyor olması Google'a bu konuda önemli artı sağlıyor.
Kısacası Google'ın böylesi kısa bir zaman içerisinde büyük bir başarıya imza atmasının sırrını bu üç kelimede özetleyebiliriz: Yaratıcılık, dinamizm, sinerji...
Google nasıl para kazanıyor!
Şimdi Google’nin sitesine giriyoruz aramamızı yapıyoruz ve çıkıyoruz.Google’nin verdiği google earth vb. Programları bedava indiriyoruz kullanıyoruz.Hatta yeni bir çok hizmetini kullanıyoruz.Süreklide yeni hizmetleri çıkıyor zaten...
Peki Google’yi dünyanın en çok kazanan şirketlerinden birisi yapan nedir,parayı nereden kazanıyorlar.Ben bu soruyu kendi kendime epey sormuştum aslında ama site yapmaya başlayınca öğrendim.Google’nin para kazanma mantığı aslında çok kolay,hatta o kadar kolayki sistem kendi kendinede dönüyor denilebilir.
Google’nin oluşturduğu düzene göre hem kendileri hemde web sitesi sahipleri kazanıyorlar.İş böyle olunca herkeste kazanıyor zaten...
Google web siteleri ile 2 şekilde anlaşır.
1-Reklam veren olarak
2-Reklam yayınlayan olarak
Biz önce reklam verenlerden başlayalım; Google reklam yayınlamak isteyen web sitesine derki sen benim verdiğim kodları al sitene koy bende rasgele site reklamları koyacağım oraya,ziyaretçilerinin her tıklamasında da sana belli bir ödeme yapacağım.
Hemen hemen bütün siteler bu anlaşmayı yapıyor.Böylece web siteleri için para kazanma imkanı doğarken,Google içinde reklam yayınlayacak milyonlarca alan oluşuyor.Şimdide Reklam verenlere dönelim; Google reklam vermek isteyenlere derki , senin reklamını milyonlarca farklı internet sayfasında yayınlayabilirim.Bunun karşılığında da senden bu reklamlara tıklayıp sitene gelen her kişi için belli bir miktar alırım.(Bu anlaşmanın detayları iki taraf arasında görüşülür.)
Google bu anlaşmayı yaparken belirlediği fiyatlardaki mantık şöyledir:
-Reklam verenden reklama her tıklama başına 0,12 tl alır
-Reklam yayınlayana her reklam tıklamasına 0,5 tl verir
-Böylece fazladan kalan 0,7 tl Google’ye kalır.
(Bu miktarlar sabit değildir,her zaman değişkenlik gösterir.)
Bu şekilde olan milyonlarca tıklama olduğunu düşünürsek rakam çok çok hızlı bir şekilde büyümektedir.Aslında Google bir aracı kurumdur.Reklam veren ile Reklam yayınlayan arasındaki bağı kuran ve komisyonunu alan havasındadır.