ZaLiM ForumdiziniAdmin
Mesaj Sayısı : 4800 Puan : 11322 Kayıt Tarihi : 22/03/10 Cinsiyet :
| Konu: "İnternet olsaydı, Yahudi soykırımı olmazdı" Paz Tem. 18, 2010 7:19 pm | |
| İki ünlü bibliyofil, "Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın"da kitabı her açıdan didikliyor
Can Yayınları, Sosi Dolanoğlu çevirisiyle, Umberto Eco ile Jean-Claude Carriere'in sohbetlerini "Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın" adıyla okurlarına sundu.
Kitap, papirüsten elektronik dosyalara, kitabın beş bin yıllık tarihinde bir yolculuğa davet ediyor okuru. İki kitap âşığının, semiyolog, düşünür ve yazar Umberto Eco ile sinemacı ve dramaturg Jean-Claude Carrière’in sohbeti çarpıcı anekdotlarla dolu.
KESKİN TESPİTLER... Bu iki edebiyat tutkunu, her adımda hem şaşırtan hem de bilgilendiren neşeli sohbetlerine okurlarını da ortak ediyorlar. Kitap, modernizm, teknoloji, değişen yapılar üzerine de keskin tespitler sunuyor. Eco ve Carriérie'in internet ve iletişim ağları üzerine yaptıkları sohbet dikkat çekici nitelikte. Öyle ki, Umberto Eco, eğer internet var olsaydı, Yahudi soykırımının gerçekleşmeyeceğine dair bir çıkarımda bulunuyor. Kitabın bu bölümünü aynı şekilde aktarıyoruz:
"SALMAN RUSHDIE VAKASI İYİMSERLİK UYANDIRMALI" Jean-Philippe de Tonnac: Şeytan Ayetleri'nin yasaklanmasını siz nasıl yaşadınız? Dinî bir otoritenin, İngiltere'de yayımlanmış bir kitabı yasaklatmayı başarması pek güven uyandırıcı bir işaret mi?
Umberto Eco: Salman Rushdie'nin vakası tam tersine bizde büyük bir iyimserlik uyandırmalı. Neden? Çünkü geçmişte, dinî bir otorite tarafından mahkûm edilmiş bir kitabın sansürden kurtulma şansı hiç yoktu. Yazarıysa neredeyse kesin olarak yakılmak ya da hançerlenmek tehlikesiyle karşı karşıya kalırdı. Ördüğümüz iletişim evreninde, Rushdie, büyün Batılı toplumların entelektüellerince korunarak hayatta kaldı, kitabı da yok olmadı.
Jean-Claude Carrière: Ancak, Rushdie vakasının yol açtığı seferberlik hali, fetvaların mahkûm ettiği ve özellikle Ortadoğu'da öldürülen başka yazarlar için geçerli olmadı. Söyleyebileceğimiz tek şey, yazının eskiden beri ve hâlâ tehlikeli bir uğraş olduğu.
"ÇİN'DE DE DURUM AYNI" U.E.: Gene de, küreselleşen toplumda her şeyden haberdar olduğumuz ve bunun sonucunda da harekete geçebildiğimiz kanaatindeyim. İnternet var olsaydı Yahudi soykırımı mümkün olur muydu? Emin değilim. Herkes olan biteni anında öğrenirdi... Çin'de de durum aynı. Çinli yöneticiler internet kullanıcılarının erişebildiği şeyleri denetlemeye çok uğraşsalar da, bilgi her şeye rağmen dolaşıma giriyor, hem de iki yönlü olarak. Çinliler dünyanın geri kalanında neler olduğunu öğrenebiliyorlar. Biz de Çin'de neler olduğunu öğrenebiliyoruz.
MEVLÂNÂ'NIN KURTULUŞU TÜRKİYE Su gibi akan söyleşide, tarihte kitabın uğradığı zulüm anlatılırken Mevlânâ'nın da bahsi geçiyor. Şöyle diyor Jean-Claude Carrière: "Pers kültürünün merkezlerinden birinin bugünkü Afganistan olduğunu biliriz. XI. ve XII. yüzyıldan itibaren Moğol tehdidi belirgin bir nitelik kazandığında Belh'teki düşünürler ve sanatçılar, aralarında gelecekteki Mevlânâ Celâleddin Rumî'nin babası da varmış, en değerli el yazmalarını yanlarına alarak şehirden ayrılmışlar. Batıya, Türkiye'ye doğru gitmişler. Rumî, pek çok İranlı sürgün gibi ölünceye kadar Anadolu'da Konya'da yaşayacaktı."
"ATATÜRK TARİHİ BAŞTAN YAZDIRDI" Kitapta, tarih anlayışı da sorgulanıyor. Bu bahiste konu Atatürk'e de geliyor. İşte Jean-Claude Carrière'in sözleri: "Atatürk, kendi devrinde, Türkiye'nin tarihini tamamen baştan yazdırdı. Romalılar devrinde, Türkler'in gelişinden yüzyıllar önce, Türkiye'de Türkler'in yaşadığını söyletti. Her yerde bu böyle... Doğrulamak istersek nerede doğrulayacağız? Türkler gerçekte Orta Asya'dan gelmişlerdi diye biliyoruz, günümüz Türkiye'sinin ilk sakinleriyse yazılı iz bırakmadılar. Ne yapmalı?"
Tavukların karşıdan karşıya geçmeyi neden bir asırda öğrendiği ya da kitabın neden tekerleğe benzediği gibi bilgiler sunan eserin önemli bir defosu ise bir formasının "ters" basılmış olması! | |
|