Hagi başarılar ile dolu bir yaşamın ardından günahları için cehennemde cezasını çektikten sonra cennete gitmiş.
Cennette Tanrı Hagi'ye etrafı gezdirmiş ve sonunda küçük, şirin bahçesinde soluk renkte bir Galatasaray bayrağı olan bir eve gelmişler.
Tanrı Hagi'ye; "Bu ev senin; değerini bil. Burada öyle herkese ev vermeyiz." demiş.
Hagi evin merdivenlerinden ikinci kata çıkarken biraz ileride devasa bir bahçenin ortasında, altınlarla süslenmiş mermerli bir yolu olan, çok şatafatlı, koskoca bir saray görmüş. Saraydaki balkonlarda ve bahçenin her yerinde de sarı-lacivert bayraklar ve Fenerbahçe armaları varmış.
Hagi Tanrı'ya; "Ben de çok başarılı bir sporcu idim. Galatasaray'da kaç şampiyonluk yaşadım sakat sakat oynadım, fedakarlık yaptım, hep başarılıydım. Milli takımın da vazgeçilmeziydim." demiş. "Neden benim evim Alex'inki gibi değil?" diye eklemiş.
Tanrı da gülmüş ve cevap vermiş:
- O ev Alex'in değil; Alex hala yaşıyor. O ev benim...