Bir uçak bir kuşa çarparsa ne olur? Bu soru, uçuş güvenliğinden sorumlu birimler için ciddi bir tehlike.
Geçtiğimiz yıl ABD'nin New York kentinde bulunan Hudson Nehri'ne kuş çarpması nedeniyle acil iniş yapmak zorunda kalan yolcu uçağı, kuş sürülerinin hava ulaşımı güvenliği açısından nasıl büyük bir tehlike oluşturabildiğini bir kez daha gözler önüne sermişti. Kalkış sırasında bir kaz sürüsüne çarpan uçağın iki motoru birden durmuş, olayda şans eseri ölen ya da yaralanan olmamıştı.
Deutsche Welle Türkçe'nin bu konuda yaptığı haber şöyle:
Her yıl kuşların uçaklara çarpmasının yaklaşık bir milyar dolar mali zarara yol açtığı tahmin ediliyor. Üstelik her kaza New York'taki kadar ucuz atlatılmıyor. Bu nedenle Amsterdam, Frankfurt, Heathrow veya Vancouver gibi büyük havaalanlarında kuşlarla mücadele etmek için özel ekipler görev yapıyor.
Bu ekiplerden biri de Köln-Bonn Havaalanı'nda görev yapıyor. Saat henüz sabahın 8'i. Ancak havaalanının kuş kontrol ekibinden Achim Hopp ve Helmut Eiserfey çoktan vardiyalarına başlamış durumda.Achim Hopp, uçaklar için kuş tehlikesiyle ilgili şu bilgileri veriyor: "Dünyada kuş çarpması nedeniyle sürekli uçak kazaları meydana geliyor. Zira bu durumda motor işlemez hale geliyor. Motorlardan birinin devre dışı kalması o kadar vahim değil. Ancak her ikisi de devre dışı kalırsa, işte uçağın düşmesi söz konusu."
İniş ya da kalkışta çarpıyor
Achim Hopp, Şehir ve Bölge Planlama Mühendisliği bölümü mezunu. On yıldan bu yana Köln-Bonn Havaalanı'nda çalışan Hopp, Kuş Kontrol Merkezi'nde istastik verilerini değerlendiriyor ve güvenlik sistemleriyle ilgileniyor. Kuş sürülerinin uçaklara çarpmasını engellemek için alınacak önlemler üzerinde çalışan Hopp, yılda yaklaşık 10 bin kuş çarpması vakasının yaşandığı bilgisini veriyor.
Achim Hopp, kuş çarpmalarının yüzde 80'inin, bin fitin altında, yani yaklaşık 300 metre yükseklikte, genellikle iniş veya kalkış sırasında yaşandığına dikkat çekiyor. Hopp giderek daha sessiz hale gelen ve emiş gücü artan motorların özellikle genç ve deneyimsiz kuşları çok kolay bir şekilde vakumladığını, pervaneli türbin motorunun içine kaçan kuşun ise motoru işlemez hale getirdiğini kaydediyor.
Bu nedenle Achim Hopp ve Helmut Eiserfey, havaalanının bulunduğu alanı kuşlar için mümkün olduğunca rahatsız edici bir yer haline getirmeye çalışıyor. Bunun için alınan önlemlerden biri, iniş ve kalkış pistleri dışında kalan tüm yeşil alanın yılda sadece bir kez biçilmesi. 30 santimetreye kadar uzayan çim ve otlar kuşların yiyecek aramasını neredeyse imkânsız hale getiriyor. Ayrıca terminal binasının kuşların yuva yapmasına elverişli kısımlarına da kuşların konmasını engellemek için iğneli metal parçaları monte edilmiş. Hopp, tüm bu önlemlere rağmen yılda yaklaşık 30 kuş çarpması vakası yaşadıklarını, ama yine de bunun diğer havaalanlarıyla kıyaslandığında düşük bir rakam olduğunu belirtiyor.
Kuşlar uçaklara sadece çarparak zarar vermiyor. Kuş dışkıları da uçağın dış yüzeyinde tahribata yol açıyor. Bu nedenle görevliler, bir ellerinde dürbün, diğerinde av tüfeğiyle günde yaklaşık 6 saat adeta dedektif gibi kuş dışkılarının izini sürüyor. Kuşları korkutmak için işaret fişekleri ve kurusıkı mermiler kullanılıyor.
Ancak Doğal Koruma Alanı Wahner Heide'ın hemen bitişiğindeki Köln-Bonn Havaalanı'nda tek tehlike kuşlar değil. Burada sıklıkla görülen ve tavşan gibi yeraltına yuva yapan hayvanlar da hava ulaşımını tehlikeye düşürüyor. Zira tavşanların kazdığı yerlerde asfalt çöküyor. Ekip bunun önüne geçmek içinse tavşan avında kullanılan ve dağ gelinciği denilen bir hayvandan yararlanıyor.
Helmut Eiserfey tavşanlarla nasıl başa çıktıklarını şöyle açıklıyor: "Tavşanların sayılarının artmasının ve iniş-kalkış pistlerinin bozulmasının önüne geçmek için sonbahar ve kış aylarında yoğun bir mücadele vermemiz gerekiyor. Dağ gelinciği tavşan kovuğuna giriyor. Tavşan da onun kokusunu alır almaz kovuğu terk ederek kaçıyor."
Yakalanan tavşanlar ya telef ediliyor ya da başka bölgelere taşınıyor. Açtıkları kovuklar ise mıcırla dolduruluyor.